19 Mayıs 2012 Cumartesi

MAHMUT TÜRKMENOĞLU VE BADEMLER’İN TÜRK KOOPERATİFÇİLİĞİNE KATKILARI



    Yaşamını kendince değerlendiren, kendi kendine sorgulayan, bu sorgulamanın tüm nedenlerini ölümle pençeleşirken dile getiren  ve sonunda kendini aklayabilen kaç insan vardır ? Zaten bazı insanları büyük yapan onların kendi kendilerine yargılayabilmesidir. Onları erdemli yapan kendilerini sorgulayabilmesidir.

    Nedir Mahmut Türkmenoğlu’nu erdemli kılan?

    Nedir Mahmut Türkmenoğlu’nu büyük kılan?

    Nedir onu diğer pek çok insana göre seçkin kılan?

    Bademler’de kooperatif kurması mı ? Bu kooperatifin başkanı olması mı? Bir partinin içinde siyasete savunması mı? Milletvekili olması mı ? Yoksa bakan olması mı?

    Sanırım bunların hepsinin az çok katkısı vardır. Bana göre bir insanı büyük kılan, onun ölüme giderken kader birliği yaptığı arkadaşlarına, dostlarına “hesap verme sorumluluğu duyması ve onu gerçekleştirmesidir”. Nitekim Türkmenoğlu’nun Hasan Şengül’e 13 Haziran 1992’de Wiskonsin (USA)’den yazdığı mektubunda kendisini, çevresi ve arkadaşları içinde yargılamakta ve sorgulamaktadır. Güzellikleri hep beraber paylaşmakta, olumsuzlukları kimseye aktarmadan genele, daha doğrusu gizlice kendisine yüklemektedir.

    Mahmut Türkmenoğlu, 1960’lı yıllarda Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde olan “toplum kalkınması modeli”nin yerel bir önderidir. Öyle bir yerel önder ki, yerellikten kopmadan bölgeselliği yakalama, bölgesellikten kopmadan ulusallığı yakalama, ulusallıktan kopmadan evrenselliği yakalamanın bütün ipuçlarını Mahmut Türkmenoğlu’nda görmek mümkündür.

    Mahmut Türkmenoğlu’na göre yerel (köy) liderinin özellikleri şunlar olmalıdır:

    ü  Lider bir kişi yerel ortamda düşüncelerini çekinmeden söyleyebilmelidir;

    ü  Yerel lider devrimci olmalıdır, devrimciliğini her zaman savunmalıdır; tutumuyla, sazıyla, sözüyle, misafirperverliğiyle, kültürel faaliyetleriyle devrimciliğin öğretmenliğini yapmalıdır;

    ü  Kendisine yönelebilecek tepkileri tahmin edip bunları ustalıkla yatıştırabilmelidir;

    ü  Köyünü sosyal, kültürel yönden geliştirebilmeli, demokrasi açısından siyasallaşmasına katkıda bulunmalıdır;

    ü  Tepkileri hoşgörüyle karşılamalı ve samimiyetle yatıştırabilmelidir;

    ü  Köyü aşan sosyal, kültürel ve siyasal faaliyetlere katılmalıdır;

    ü  Yerel  lider, liderlik özelliklerini yerel sınırların ötesine taşıyabilmelidir.

    Mahmut Türkmenoğlu bu özellikleriyle köyü olan Bademler’de sivrilmiş , lider özelliklerini köyüne hapsetmemiş, liderliğini önce İzmir boyutuna, daha sonra da Türkiye geneline taşımıştır.

    Mahmut Türkmenoğlu’nun toplum kalkınması modelini, Bademler özelinde, şöylece özetlemek mümkündür :

    Amaç :

    a.       Kırsal kesimin fakirlik çemberini kırmak için üretim yapısını ve biçimini değiştirmektir. Bu amaç Bademler özelinde “tütün üreticisi fukara kır Bademler’in üretim biçimini değiştirmek” şeklinde somutlaştırılmıştır.

    b.      Kırsal kesimde yeni istihdam alanları yaratmak . Bademler özelinde “köyde herkese yetebilecek miktarda iş sahası açmak” şeklinde somutlaştırılmıştır.

    c.       Köylünün ihtiyaç maddelerini ucuz ve kaliteli temin etmesini sağlamak.

    Araç :

                    Kırsal kesimin kalkınması için demokratik kooperatif modeli esas alınmıştır. Bu bağlamda “ Bademler demokratik bir kooperatif içinde köyün kalkınması sağlanacak; köyde herkese yetebilecek miktarda bir iş alanı açılacak ve Türkiye için başarılı bir model geliştirilecektir.”

    Görüldüğü gibi  Mahmut Türkmenoğlu düşüncelerini Bademler özelinde uygulayarak Türkiye geneline taşımak isteyen bir perspektifin içinde bir “kooperatif modeli”  üzerinde durmaktadır. Yani o Bademler’in sınırlı çerçevesini aşarak Türkiye’ye yayılmak istemektedir. Ancak bunu düşlerken de, uygulamaya koyarken de yerel gerçekleri hiçbir zaman göz ardı etmemektedir. Nitekim bugün Bademler, 1950’lerin, 1960’ların bir fukara Bademler’i değildir.  Türkiye için örnek olabilecek bir kooperatif örgütlenme deneyimini kendi özelinde yaşamış ve yaşamaya devam  etmektedir. 60-70 kişiye iş sağlayabilen sera tesisleri kurulmuştur”.

    Türkmenoğlu, bunları tek başına yapmadığını minnetle andığı başta mücadele arkadaşları “Ali Şenol, Ali Özkan, Hüseyin Kınık, İmam m. Ali Uran, Mustafa Or, Halil Oral, Memo, Birol Mansur, Levent, Hızır Varol, Murat Ertaş ve adını anamadığı tüm Badmlilerle gerçekleştirdiğini özenle belirtmektedir. Yani  bir başarı varsa bu sadece Mahmut Türkmenoğlu’nun değil, tüm Bademlilerindir.  Nitekim bir köylüsü kendisine şöyle bir soru sorar :

    -          “Mahmut Bey! ..çevre köylerde senin gibi okumuş çok insan var. Ama hiçbiri senin gibi işler yapmıyor.  Neden ?”

    Mahmut Türkmenoğlu’nun yanıtı da şöyledir :

    -          “Onların arkasında bir Bademler köylüsü yok da ondan?”.

    Bu sözlerden anlaşılabileceği gibi  iyi bir lider başarılarını arkadaşlarıyla paylaşan , hatta onları hareket içinde öne çıkaran bir özelliğe sahip olmalıdır.

    Mahmut Türkmenoğlu ve Bademliler Ne Yaptılar? Nasıl Yaptılar?

    Özellikle sorun Bademler özelinde ne yapmalı ve nasıl yapmalı idi. 1950’lile Bademler’inde en önemli kaynak Bademler’in insanı ve doğasıydı. Öyleyse öncelikle bu kaynakları tanımalı, geliştirmeli ve üretim sürecine sokmak gerekliydi.  Bademler’in insanı son derecede birbirleriyle yardımlaşmaya açık insanlardı. Ancak çevrelerindeki  beşeri ve doğal kaynakları  “fark edici, geliştirici ve geleneksel üretim tarzını değiştirebilecek eğitim düzeyine” sahip değillerdi. Öyleyse önce insan kaynağını  iyileştirici bir proje uygulamak gerekiyordu. 1950’li yılların ikinci dilimi ile 1960’lı yılların ilk diliminde bir eğitim projesi devreye sokuldu : okul çağındaki köy çocukları en az orta ve lise eğitimini   tamamlamalıydı . Bu projenin öncüsü ve  lideri Mahmut Türkmenoğlu’dur.

    1958’e kadar köyde yüksek öğretim yapabilmiş üç kişi vardı. Bu proje ile okumanın faydaları köylüye anlatıldı. Ortak arabalar tutularak köyün çocukları önce Seferihisar ortaokuluna, sonrada İzmir’deki liselere gönderilmeleri örgütlendi. 1965’e gelindiğinde Bademlerde ilkokul sonrası eğitimi bitiren öğrenci sayısı 65’e ulaştı. Eğitim projesi Bademliler tarafından benimsenmiş, her aile çocuğunu okutmak için kendisine düşen görevi yerine getirmeğe başlamıştır.

    Köyde bir tiyatro kuruldu, düzgün çalışan bir ilkokul ve kitaplık geliştirildi, köyün evlerini ve sokaklarını temiz tutma alışkanlıkları geliştirildi.

    Köyde devreye sokulan ikinci proje, köylülerin ihtiyaçlarını ucuz ve kaliteli temin edecek bir “tüketim kooperatifi projesi”dir. 1960’ların başlarında köyde tüketim mallarını daha ucuza temin etmenin yolları tartışılır ve araştırılır. O günlerde kooperatif hareketi yeni yeni köylülerin gündemine girmeye başlamaktaydı. Çevredeki aydınların da katkısıyla köylü kooperatifçilik hakkında bilgilendirilir. Köyde menfaatleri zedelenecek kişilerin, özellikle bakkalların menfi propagandalarına karşı gerekli yanıtlar verilir. 30 Ekim 1962’de 8 kişi ile “Tüketim Kooperatifi” kurulur.  Ticaret yasasına göre kurulan bu kooperatif,  Türkiye’de köylülerin bizzat kurdukları ve halen de çalışmasını sürdüren ilk kooperatiflerden biridir.  Bu kooperatif, kuruluşun ikinci yılında bir satış mağazası açtı, ortak sayısı da 33’e, ödenmiş sermayesi de 8 500 TL’ye ulaştı. Koperatifin devreye girişi ile köylülerin satın aldıkları ihtiyaç mallarının fiyatlarında % 25’e varan ucuzlukların gerçekleştiği gözlemlendi.  Köydeki 8 bakkaldan 6’sı bakkal dükkânlarını kapadı. 1964’de kooperatifin ortak sayısı 62’ye, ödenmiş sermayesi 30 000 TL, cirosu da 200 000 TL’ye ulaştı. Kooperatif 1964’de 1 300 TL kar elde etti; bu kar sermayeye eklendi. Ortakların tüketim malları alışlarında ortak başına 1 000 TL civarında bir avantaj sağlandığı saptandı.

    Tüketim kooperatifi projesinin olumlu sonuç vermesi üzerine köyde “toplum kalkınması” için hazırlanabilecek yeni bir proje için ortam oluştu. Mahmut Türkmenoğlu’nun liderliğine olan inanç pekişti. Köylüler arasında basit işbirliği ile ilgili faaliyetlerde gelişmeğe başladı. Örneğin 6 kişi birleşip bir ilaçlama pülvarizatörü, 4 kişi birleşip bir minibüs,  2 kişi birleşip bir traktör aldılar.

    Mahmut Türkmenoğlu önderliğinde başlayan ve bugüne kadar süregelen en önemli proje, “Tarımsal üretim ve satış kooperatifi projesi”dir. Bu proje bugünkü “tarımsal kalkınma kooperatifleri”nin de ilk nüvesini oluşturan projelerden biridir. 1991’de 30 milyar TL’ye varan varlığı, 3 milyar TL civarındaki üretim hacmi ve 60-70 civarında çalışanı ile “Bademler Tarımsal kalkınma Kooperatifi”  büyük çabalar sonucunda oluşmuş tur.

    Kooperatif, Bademler Köyü sınırları içinde yer alan 3 600 dekarlık “Burunsuz Çiftliği”ni satın almaya talip olur.  Çiftliğe biçilen değer 232 500 TL’dir. 1962’de 74 0rtak kendi aralarında 63 500 TL toplayarak çiftliği satın alma girişimine başlatırlar. T.C. Ziraat Bankası’ndan 150 000 TL kredi almak için kooperatif olarak başvururlar. Ancak Ziraat Bankası’ndan gelen yanıt çok ilginçtir : “Kooperatif olarak size bu krediyi veremeyiz; ancak bireysel olarak başvurursanız verebiliriz”. Buna rağmen köylüler umutla paralarını 2 yıl bankada bekletirler. Ancak sonuç değişmedi. Bu sıralarda Almanya’ya işçi gönderme olayı gündeme geldi. Kooperatif projesini bu yönde değiştirerek Almanya’ya işçi gönderme kotenjanı ile finans sorununu çözmeğe çalıştı. Öte yandan Köy Tüzel kişiliği devreye girerek 175 000 TL’ye çiftliğin 700 dekarı Kooperatife tahsis edildi. Bugünkü seralar bu arazi üzerine konuşlandırılmıştı. (Sanırım son yıllarda bu arazi parsellenerek arsa şeklinde satışa sunulmuştur) .

    Bademler kooperatifi Köy tüzel kişiliği aracılığı ile sahip olduğu araziye sera tesisleri kurma projesi hazırladı. Bunun için bir sulama suyu temini gerekiyordu. Su için gerçekleştirilmesi zor ve pahalı iki seçenek bulunuyordu. Bunlardan birisi köyden 4 km uzaklıktaki bir su kaynağından borularla sera tesislerine su taşımak, diğeri de “Ciso’nun Damları” denilen yerde köye gelen bir dereye set kurarak yağmur sularını toplamaktı. Her iki su kaynağını kullanılabilir duruma getirmek pahalı ve zor bir işti. Mahmut Türkmenoğlu bir mektubunda sulama suyu olayını şu sözlerle anlatmaktadır[3] :
    “Hiç unutmam; güzel bir günün sabahında kahvede bir yaz gününde 1950’li yıllarda “şu Cisonun damlarındaki dar geçide bir duvar örsek, kışın su orada birikse, yazın su sorunu olmaz” demiştim. Herkes gülmüş alay etmişti benimle”. “1969 yılında Kavaklıyı alıp oradaki suyu karşıya geçirsek diye düşünmüştüm. Bu düşünce benden önce bir çok kişi tarafından sık sık tekrarlanıp gülüşülürdü.” (…) …Yılmaz’ın kahvede yaptığımız bir kooperatif kongresinde 25 dönümlük sera projesini, 4-5 milyonluk proje maliyetini anlatırken kimse bana inanmıyordu. Halil Yakıcıoğlu “25 dönümü bırak ta hele bir dönüm yap önce” demişti. Birçok kişi de hiç milyondan aşağıya konuşmuyor diye ciddiye almamıştı hayallerime.”

    Mahmut Türkmenoğlu uzağı/geleceği görebilen bir kişiydi. Hayal kuruyordu, ancak hayalleri ile gerçekleri örtüştürebiliyordu. Nitekim onun sık sık kullandığı özdeyiş niteliğindeki sözlerinden bir şudur : “Aşılmayacak dağ yoktur, yeter ki ayağını yere sağlam bas”.

    1970’de 4 km uzaklıktaki kaynaktaki su borularla getirilerek 4 dekarlık bir sera kuruldu. 6 Mayıs 1972’de basılı ve ilgili kuruluşların davetli olduğu “Bademler Günü” adlı bir toplantı düzenlendi. Bir gazetecinin deyimiyle  “Bademler kalkınmaya giden yolu, Türkmenoğlu’da parlamentoya giden yolu” bu toplantıyla  açmıştır[4]. Ancak bu sadece Mahmut Türkmenoğlu’nın parlamentoya gitmesi değil, Bademler deneyiminin Türkiye düzeyinde sergilenmesine yol açmıştır. Bu olaydan sonra Bademler Kooperatifi’ne verilen krediler artmış, kooperatif tesisleri genişletilmeye başlanmıştır. Mahmut Türkmenoğlu 1970-1973 yıllarında kooperatif yöneticiliği yanında proje yapımı, fizibilite raporları, mühendislik, müteahhitlik  ve uygulayıcı olarak görev yapmış, bu hizmetleri karşılığında Kooperatif tarafından kendisine sadece 637 620 TL ödenmiştir. Sonraki yıllarda bu olay nedeniyle Mahmut Türkmenoğlu, siyasal hasımlarınca çok yıpratılmak istenmiştir.

    Türkmenoğlu siyasal etkinliğe kavuştuğu sıralarda “Şu Ciso’nın Ahırı” denilen yere küçük bir göletin yapılmasını sağlayarak Bademler’i tam anlamıyla “Susuz Yaz”dan sulu tarıma taşımıştır. Seracılığın yanı sıra Bademler’in kuru tarıma bağlı tarımsal üretim sistemi tamamiyle değişmiştir.

    M. Türkmenoğlu , tek tek kooperatiflerin başarılı olamayacağının bilincindeydi. İzmir Köy Koop Birliği’nin kuruculuğunu, 10 yıl başkanlığını, İzmir ve Ege Bölgesinde kooperatifçiliğin fikirsel ve coğrafi olarak yaygınlaşmasının da önderliğini yapmıştır. Ayrıca 1971’de ülke düzeyinde Köy Koop Merkez Birliği’nin de kuruluşunda aktif görev üslenmiştir.

    1974’de ilk “Köy- Koop Kurultayı”nın toplanmasında, bu kurultayda alınan kararların parlamentoya taşınmasında, savunulmasında önemli işlevler yerine getirmiştir. Ayrıca mensubu bulunduğu partinin genel yönetiminin  “Kooperatifler Bankası” kurulması konusunda kesin tavır  alması konusunda etkili olmuştur. Türk köylüsünün ucuz traktör sağlaması, özel bir bankanın (Bağcılar Bankası) Kooperatifler bankasına dönüşmesi için yapılan mücadelelerde hep ön saflarda olmuştur.(Köy Koop’un büyük uğraşları sonucunda Bağcılar Bankası’nınhisselerinin yarısından fazlası satın alınmış, ancak dönemin maliye bakanı bankalar kanunun kendisine verdiği yetkiyle, adı geçen bankanın sermaye miktarını 10 kat artırarak Köy Koop hisselerinin azınlığa düşmesine sağlamıştır. Daha sonra bu banka dönemin iktidar yakınlarına devredilmiştir).

    BADEMLER KOOPERATİFİNİN ÇALIŞMA BİÇİMİ

    Her işletmenin bir amacı  ve bu amacını gerçekleştirmek için bir yönetim, yönlendirme sorunu vardır. Kooperatif işletmenin amacını saptama ve bu amaca ulaşmak için  izlenecek yöntemin literatürde de tam netlikle açıklanabildiğini söylemek güçtür. 1970’lerde ILO ve FAO öncülüğünde “Kooperatif İşletmeciliği” kavramını netleştirmek için  bir diz projeler güdeme getirilmiştir. Mahmut Türkmenoğlu’nun Bademler Kooperatifindeki yönetim anlayışını ve uygulamalarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatiflerinin yönetimi açısından önemli ip uçları verebilir. Bu yazı da Bademler kooperatifinde gözlemlemiş olan  iki yaklaşımın aktarılmasıyla yetinilecektir:

    Ortak Çalışma Düzeni :

    Bademler Kooperatifinin ana çalışma konusu, sera tesislerinin çalıştırılmasıdır. Sera tesisleri, kooperatifin mülkiyetinde bir üretim birimi olduğundan kooperatif işletme bir “üretim kooperatifi” niteliğindedir.  Bu sistemin özü ortak çalışma ve geliri emeğe göre ortaklar arasında paylaştırmaktır. Bu sistemde önce kooperatifte “ortak çalışma yöntemine” uyma kararını benimseyen ortaklar belirlenir. Bu sistem içinde çalışanlara, çalıştığı gün sayısına göre “avans ücret” ödenecektir. Hesap dönemi bitiminde kooperatifi elde ettiği “net fazla”nın yarısı kooperatifin sermayesine eklenecek, geri kalanın bir kısmı çalışan ortaklara işin miktarı ve kalitesi dikkate alınarak risturn olarak dağıtılacaktır. Kooperatifte kullanılan emek miktarını ölçme yöntemleri, ödeme şekilleri bizzat ortakların katılımıyla belirlenecektir. Sistemin özü “ çalışan da ortaklar, paylaşan da ortaklar” şeklinde somutlaştırılmıştı.

    Parasal katkı yöntemi

    Bu yöntem kooperatifin finansman sorununu çözmek için geliştirilmiştir. Kişisel tasarrufu bulunan ortakların tasarruflarını kooperatife çekmek için önerilmiştir. Kooperatif, tasarruflarını banka yerine kooperatife getiren ortaklarına, en az banka faizi kadar getiri sağlamalarını garanti edecektir. Yılsonu nihai hesaplar sonunda kooperatif işletmenin net kazancının bir kısmı kooperatife parasal katkı yapanlara tahsis edilebilecektir. Böylece ortak kooperatife verdiği parası karşılığında “banka faizi + fazladan düşen pay” şeklinde gelir elde edecektir[5].   Özellikle son çeyrek yüzyıldır gelişmiş batı ülkeleri kooperatiflerinin dış finansman konusunda benzer yasal düzenlemeler yaptığı dikkate alınırsa, sistemin 1980’lerde Bademler’de uygulanması daha da ilginç bir görünüm kazanmaktadır.

    1980’li yılların ilk yarsında ortaya konulan bu çalışma şeklini kooperatif yöneticileri şöyle somutlaştırmışlardır:

    Bu yöntemlerin kooperatif işletmede tam olarak uygulandığını söylemek mümkün değildir. Ancak kooperatifçilik teorisi ile son derecede uyumlu olan bu yöntemler, uygulamaya rahatlıkla aktarılabilecek yöntemlerdir.

    Mahmut Türkmenoğlu, Bademler kooperatifinin çalıştırılması konusuyla sürekli meşgul olmuştur. Nitekim hasta yatağında bile kooperatif içinde teknik olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak köyde neler yapılması gerektiği konusunda düşüncelerini sürekli arkadaşlarını mektuplarla iletmiştir. Köy ve kooperatif yöneticilerinin bu önerileri dikkatle inceleyerek belirli bir program çerçevesinde uygulamaya aktarmaları gerekir.
    Sonuç

    1960’larda dış ülkelere işçi göndermede, proje üreten ve uygulayan Köy kalkınma Kooperatiflerine öncelik tanınması, Türkiye kırsalında kooperatiflerin hızla artmasında itici bir güç olmuştur. Bademler özelinde de bu olgu gözlemlenmektedir. Ancak bu oluşum, 1960’lar Türkiye’sinde eğitim düzeyinin ilkokul düzeyini bile aşamadığı kırsal kesim insanının kooperatifçiliğin fiziksel ve düşünsel boyutuyla ilk kez ciddi bir şekilde karşılaşmasına neden olmuştur. Bademler bu karşılaşmada lideriyle, halkıyla daha hazırlıklı görülmektedir.  Buna rağmen Bademler Kooperatifi çeşitli güçlüklerle karşılaşmıştır. Kooperatifçilik olgusuyla ilk kez karşılaşan kırsal insanların bu hareketi hemen benimseyebileceğini kabul etmek mümkün değildir. Bademler kooperatifinin uzun yıllar süren mücadelesinde yaşanan sorunlar Türk kooperatifçiliğinin de sorunlarıdır. Bu sorunları şöylece özetlemek mümkündür:

    ü  Ortakların ve yerel halkın tasarruflarının kooperatiflere çekilmesinde karşılaşılan güçlükler;

    ü  Kooperatiflerin teknik işlerini sürekli izleyebilecek, sorunları anında saptayıp çözebilecek proje üretebilen mühendislik, danışmanlık hizmetlerini yerine getirebilecek teknik kadro istihdamında karşılaşılan güçlükler;

    ü  Kredi alma işlemlerinin, yatırım teşvik işlemlerinin takibi, ihracat-ithalat konusunda gerekli hizmetleri yapabilen, resmi makamlar nezdinde kooperatifleri rahatlıkla temsil edebilen uzman yönetici ve bürokrat istihdamında karşılaşılan güçlükler;

    ü  Bazı gerekli ve zorunlu hizmetlerin bir ödeme gerektirdiğinin kırsal kesim insanında yeterince algılanamamış olması;

    ü  Mevcut i mevzuatı sürekli izleyebilen, bunların kooperatiflere getirdiği kolaylıkların ve/veya güçlüklerin neler olduğunu kırsal kesim kooperatiflere taşıyabilen gerekli kişilerin /kurumların olmayışı.

    Aslında sorun tarımla köy ayrımının Türkiye’de tam olarak birbirinden ayrışmamış olmasından kaynaklanmaktadır. 1960’lardan buyana izlediği mücadele ile Bademler Kooperatifi, Mahmut Türkmenoğlu öncülüğünde, köylülükten kurtulma mücadelesi vermektedir. Köylülükten kurtulmanın en önemli göstergesi “tarımın sanayileşmesi”dir.  Bugünkü seraları ile Bademler bu konuda çok önemli bir adım atmış , ama henüz bu süreci tamamlayamamıştır. 1975’de Bademler’e  gelen bir gazeteciye kooperatifte bulunan bir konuğun[6] dediği gibi  “gerçi köy sanayi kurulacaktır, ama bu sanayi tekelleşen sermaye ile hangi koşullar altında rekabet edebilecektir. (Orada) bulunan konuğun ortaya koyduğu gibi “… bu oldukça politik; her şeyden önce politik yapıyı belirlemek, ortaya koymak lazımdır”[7].  Köy ölçeğinde sanayileşme yerine kırsal bölge düzeyinde ölçek büyüklüğünü göz ardı etmeyen bir sanayileşme üzerinde durmak daha gerçekçi olacaktır.

    Bademler tarımsal Kalkınma Kooperatifi, yukarıda sıralanan sorunların ortaya çıkmasında, çözümlenmesinde ve / veya çözümlenememesinde önemli bir örnek olaydır. Belki daha uzun süre de örnek olaylığını sürdürecektir. “Hem kırsal alanda kooperatifçiliği uygulamak isteyenler, hem de kırsal alandaki bu gelişmeleri engellemek isteyenlerin yararlanabileceği bir örnek.”[8]

     Dr. Ayhan ÇIKIN, Bademler, 25 Aralık 1992.

    [1] 25 Aralık 1992.  “Bademler Köyü kalkınma Kooperatifi’nin 30. Kuruluş Yıldönümü ve Mahmut Türkmenoğlu’nu Anma Toplantısında yapılan konuşma.

    [2] Mahmut Türkmenoğlu’nun köylüsü Hasan Şengül’e mektubu, 15. 06. 1992, Madison, USA.

    [3] Mahmut Türkmenoğlu, a.g.m.

    [4] Aytekin Yıldız, “Bademler Köyü Kooperatifi’nin Başına Gelenler”, Milliyet gazetesi, 26 Temmuz 1976.

    [5] Ne yazık ki Türkiye’deki ticari ve Bankacılık mevzuatı bu uygulamanın gerçekleşmesine izin vermemektedir.

    [6] Yazıda adı verilmeyen konuk Dr. Ayhan ÇIKIN’dır.

    [7] Dinç-Füsun TAYANÇ, “Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi : Dünü, Bugünü, yarını”, Milliyet gazetesi, 1975.

    [8] Dinç-Füsun TAYANÇ, a.g.m.
Kaynak: http://www.mylasa.net/

Kooperatiflerle Daha Güzel Bir Dünya Kurulabilir mi?

             Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Öğrencileri  Atatürkçü Düşünce Topluluğu,  15 Mayıs 2012 tarihinde  Isparta’da, “Türkiye’de ve Dünya’da Kooperatifçiliğin Gelişimi”   konulu bir panel düzenledi. Panel , Prof. Dr. Aynur Gül Karahan danışmanlığında,  Atatürkçü  Düşünce Topluluğu sorumlusu Emre Yorgancıgil (Tıp Fak. öğrencisi) ve Tayfun…. (Ziraat Fak. öğrencisi)  tarafından organize edildi.
              Prof.Dr.Vecdi DEMİRCAN (SDÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü)’ın yönettiği panele, Sitemiz Köşe Yazarı  ve MĞÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN ile E.Ü. öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı  konuşmacı olarak katıldılar.
           Prof. Mustafa Kaymakçı, “Atatürk, Tarım ve Kooperatifçilik” konusunda  “Kurtuluş ve Kuruluş”  sürecine ait Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili önemli bilgiler sundu. Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN’da “Kooperatiflerle Daha Güzel Bir Dünya Kurulabilir mi?” konusunda ayrıntılı bir konuşma yaptı .
            Prof. Dr. ÇIKIN özetle şunları söyledi : “ekonomide önemli bir kriz yaşanmakta. Ekonomilerde “makro –ekonomik denge”nin merkezi, ulusal ekonomilerden çıkarak uluslararası düzeyde bir denge arayışı sürecine girdi . Özellikle , “kar güdüsü” ile i ekonomik faaliyetlerini  gerçekleştiren egemen işletme tipinden kaynaklanan ve yüzyıllardan beri “likit-para”  ya da “finans kapital” olarak biriken nakit sermaye, günümüzde dünya reel üretimin çok üstlerinde bir miktara ulaşmış bulunmaktadır. Klasik iktisatçıların “tüketilmeyen mal üretilmez” esprisinden hareketle, “harcanmayan geliri n“ kaynağı olan üretim sektörlerini de devreden çıkartan  ve işsizliği evrensel bir boyuta taşıyan bu olgu ekonomilerde sürekli dalgalanmalar yaratmakta ve toplumların huzurunu bozmaktadır.
            Ayrıca “finans kapital” olarak banka sistemi içinde birikmiş olan “para-sermaye” gelişen teknolojilerden yararlanarak süratle dünyanın her tarafına “borç-kredi” şeklinde ulaşmakta, gelişmekte olan ekonomileri çeşitli şekillerde finanse ederek, hem bu ülkelere sürekli borçlandırmakta, hem de yerel kaynakların ulusal ekonomilerden dışlanmasına  neden olmaktadır.  Özellikle, coğrafyasından ayrılması mümkün olmayan doğal ve  işgücü kaynaklarının istihdam dışı kalmasına sebep olmaktadır. Onun yerine, “ihtiyaçlara göre üretimi planlayan” işletme tiplerinin ekonomiyi rahatlatabileceğini söyleyen Dr. ÇIKIN, bunu da bir buçuk asırdan bu yana   varlığını gösteren “kooperatif işletmeler” olduğunu söyledi.
          Özellikle, fiyatların oluşmasında, pazarların organizasyonunda  önemli görevler üstlenen kooperatiflerin, makro- ekonomik dengeyi bozucu bir özelliği bulunan “kar amaçlı geleneksel işletmeler”in yanında , “makro ekonomik dengeyi düzenleyici” katkısının çok boyutlu   tartışılması gerektiğini  belirtti. Nitekim 2008 krizinden, kooperatif işletmelerin, özellikle kooperatif statülü finans kuruluşlarının başarıyla çıktığının uluslararası düzeyde kabul gördüğünü, Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını “Uluslararası Kooperatifler Yılı” ilan ettiğini söyledi.


 Kaynak: http://www.mylasa.net/

16 Mayıs 2012 Çarşamba

MİLAS OVASINDAN ZEYTİN DAĞLARINA

Hamdi Topçu

Dağlara inzivaya çekilen Zerdüşt, bir sabah uyandı ve güneşe baktı: “Ey ulu yıldız! Kendilerine ışık saçtıkların olmasaydı, mutluluğun nerede kalırdı? On yıldır yükselir durursun mağaramın üstünde. Benim için, kartalım için, yılanım için olmasaydı, bu ışığından da bu yoldan da bıkardın.” dedi ve üstüne doğacağı mağaralar bulmak için dağlardan ayrıldı.

Kargıcak tepelerinden Milas ovasına bakarken aklımda Zerdüşt var.  Dar ve tozlu yolda döne döne yükseliyoruz. Şimdi denizden 450 metre yüksekteyiz. Karşı tepedeki boz kayaları seyreden dostlara gnayslar hakkında bilgi veriyorum:

“Metamorfik bir kaya türü olan bu gnaysların yapısında mika, kuvars ve feldspat var. Kuvars yeryüzünün en sert madenlerindendir, mika da sert. Feldspatlar ise çok çabuk ayrışırlar. Yağmurda, rüzgârda kayaların feldspatlı bölümleri aşınır ve bu benzersiz görünümler ortaya çıkar. Bu oluşumları, buralardan Çine çayına dek tüm Gökbel dağlarında izlemek olanaklıdır.”    

Her dönemeçte ansızın karşımıza çıkan ve her biri başka bir varlığa benzeyen bu kayalardan ürkmemek olanaksız.

   -   Bu bir kaplumbağa…
  
   -   Bu da balina…
 
   -   Bak bak, bu buldoğa benziyor değil mi?

   -   Tanrıça Hekate’nin geceleri bu dağlarda dolaşırken yanında gezdirdiği Kerberoslardan biri, bu olmasın sakın?

   -   Şu kaya var ya, şu kaya! Karialılar, Zeus’un labrisini (çift ağızlı balta) kesinlikle ondan esinlenerek yapmışlardır.
 
   Gnays tepelerine kondurulmuş birkaç kulübenin arasında duruyoruz. Görünürlerde kimsecikler yok. Yüzümü yamaca dönüp bağırıyorum:

    -    Bizim köllüleee! Kimse yok mu? Nedesiniz bakennn!

    Yanıt en yukarıdaki evden geliyor.

    -   Oooyyy!
 
    Arabamız siyah bir dört çeker; ama yerel dil, onlardan biri olduğumu anlatmanın en kestirme yolu.

    -   Ben naha gelcen oreya?

    Koluyla bir yay çiziyor.

    -   Hölü dolanıp dı gelcen

    -   Ore arıba geli mi?

    -   Geli geli!

Arabamız, bir buçuk “s” çizip damın kapısının önünde duruyor.

Burası tam bir kartal yuvası. Zerdüşt’ün mağarası buralarda bir yerlerde olmalı.
 
Bu dağlarda onların da tanıdığı birinin adını vermek güven sağlamanın en kestirme yolu. Bu güne dek hep gururla, övünçle söylediğim ismi söylüyorum:

-   Ben Karaduman’ın damadıyım. Bu bay ve bayanlar da arkadaşlarım. Buralarda biraz temiz hava alalım dedik.
 
Yaşlı adam, yıllardır göremediği bir dostu bulmuşçasına bakıyor gözlerime. Elimi daha sıkı tutuyor.

-   Rahmetlinin kursağımda ekmeği çoktur, diyor.

Kayınpederim odun tüccarıydı. Yıllarca bu dağlarda odunculuk yapmıştı. Her sabah, üçte dörtte kalkar, fırına uğrar; on beş, yirmi ekmek alır, bir çuvala doldurur, bu dağlara öyle tırmanırdı. Bunca ekmeği neden aldığını soranlara:

-   Dağ başında ekmeğin olsun; otu, suyu bulursun, derdi.  

Oysa o,  ekmekleri çobanlara ve yoksul orman ve zeytin işçilerine dağıtmak için alırdı. Kapısını çalan hiçbir dağ köylüsünü boş çevirmezdi. Kime ne verdiğini eşine ve çocuklarına dahi söylemezdi. “Zorla kazanıyorsun, yapma böyle.” dediklerinde, “ Onlar sayesinde kazanıyorum. Dağlardaki binlerce ster odunumun bekçisi onlar.” der geçerdi. 
     
Çevre yamaçlar, baştanbaşa zeytin ağaçlarıyla donanmış.

-   Zeytinlerde bu yıl çiçek çok, diyorum.

Elini omzundan geri savuruyor:

-   Olsa ne yazar? Üç buçuk lira yağın kilosu. Beş yıldır fiyatlar hep düşüyor, diyor.

Sanki kördüğüm olmuş sorunlarına çözüm olacak kılıç sahibiymişim gibi anlatmaya devam ediyor:
    
-   Ben, 70 yaşındayım. Bazen bir zeytin tanesinin peşinde 50 metre yokuş iniyor, zeytin çuvallarını şu gördüğün yamaçlardan yol kıyısına sırtımda taşıyorum.


Yaklaşık beş kilo zeytinden bir kilo yağ çıktığını, bu yamaçlarda bir işçinin günde 50 kilo zeytini toplamasının zor olduğunu iyi bilenlerdenim.
  
 -   Bizim çuvallar dolusu zeytinlerimiz eskiden günlerce yol kıyısında kalırdı. Şimdi bir gecede yok oluyor. Birkaç yıldan bu yana çuvalları, fabrikaya götürmeden önce bu damlara taşıyor, geceleri de hırsızlar çalmasın diye nöbet tutuyoruz.

Bizler, ruhumuzu kentlerin gürültüsünden ve kalabalığından kurtarmak ve doğal güzelliklerimizi keşfetmek için buralardayız. Oysa onların ömürleri, bu zeytin yamaçlarına ve kartal yuvası bu damlara zincirli.

Toprak çatısının yarısı göçmüş baba evini gezdirirken, evlerin, böyle karşı yamaçlara dönük yapılmasının nedenini:   

-   Biz malımızı-mülkümüzü ne kadar rahat gözetleyebilirsek, bizim için kadar iyidir, diye açıklıyor.

Birkaç eski ev eşyası yüklü traktör ağır ağır geçip gidiyor yoldan.

-   Göçüyorlar, diyor. Birkaç gün içinde biz de göçeceğiz.

Burası yayla. Egenin tuzunda yıkanan rüzgârlar, yaz boyu buralara serinlik taşıyacak. Öyleyse neden g
göçüyorlar ki?

 -   Dağın öte yüzü Çamlıyurt, Olukbaşı…  Daha ötede de Katrancı. Gidince görürsünüz. Oralarda dağ taş fıstık çamıdır. Kasım sonuna dek orada, çam fıstığıyla uğraşırız.

Daha yukarılardaki kaynaklardan hortumla getirdiği su, önce eski bir kazana doluyor, sonra bin bir emek teraslanmış sebze bahçesine akıyor.

-   Bahçe erkenci, diyorum.

-   Yok, diyor. Zamanı şimdi. Bu sular çekilmeden sebzeler toprağa tutunmuş olmalı.

Evinin toprak tavanı göçmüş bölümünü gösteriyor.

-   Ben burada, bu odada doğmuşum. Yokluktan, yoksulluktan yaptıramıyoruz. Gözümüzün önünde, öyle viran olup gidiyor, diye anlatıyor çaresizliğini.

Ege köylülerinin bir yılı, on iki aya sığmaz. Onlar, bir ürünün kazancını ceplerine koymadan bir sonraki yılın ürünü için çalışmaya başlarlar. Mümbit ovalarda pamuk yetiştiren de dağ yamaçlarında çamdan çama sekerek kozalak toplayan da onlardır. Zemheride zeytin dibindedir elleri, temmuz sıcağında tütün yaprağında. Çocuklar, alfabeyi sökmeden, kaya başlarında oğlak otlatmayı öğrenirler.

Bu dağlardan dev kamyonlar, Güllük limanına gün yirmi dört saat kuvars, mermer ve feldspat taşır. Dağların cevheri başkalarına yarar, tozu onlara kalır. Onlar, “Vatan der, millet der, devlet der de bunca güzellikler içinde böylesine didinmeme karşın ben niye yoksulum?” diyemezler.
  
-   Gidelim, diyor dostlardan biri gezip göreceğimiz çok yer var.

Nereden geldiğini anlayamadığımız kamyonun savurduğu tozları eliyle kovalarken:

-   Bu kuvars kamyonları, diyor… Bir acı kahvemizi içseydiniz… Böyle ayaküstü olmadı…

Elini içtenlikle sıkıyorum. Aklım dağın arkasında, Geyik Barajında artık. Kim bilir, Zerdüşt’ün ulu yıldızı belki oralarda, kimler ve neler için doğduğunu farkındadır.   


Hamdi Topçu














BAFA GÖLÜ


bir çığlığı sevebilir misin?
gün ışınlarında
zeytin ağaçlarında
Çomakdağ yollarında
sesinin izini sürebilir misin?

seyredebilir misin kendini
tarihin derinliklerinden
ay batarken Bafa Gölü’nde
geleceğe seslenebilir misin?
aşkını Latmos’un sularında
buruşturup kıvrıştırmadan
zeytin yapraklarından damlayan
sularla yıkayabilir misin?

bin yıl sonrasında
doğan bir bebeği
kundaklayabilir misin?
sevdanla yanıp
sesinin izinden
 gidebilir misin?
T. Ayhan ÇIKIN
Nisan 2012, Milas

15 Mayıs 2012 Salı

MİLAS ZEYTİNYAĞINA ULUSLARARASI ÖDÜL

Değerli  Zeytinci dostlar,

Milas'taki soğuk sıkım butik tesisisimde  Memecik zeytininden ürettiğim zeytinyağımız, Belçika-Brüksel Merkezli " International Taste & Quality Institute(ITQ) tarafından "Bir Altın Madalya" ile ödüllendirildi.
Aşağıda konu ile ilgili trafıma gelen yazı ve ekde değerlendirme  sonuçlarını bulacaksınız
Aynı değerlendirme içersinde : Taylıeli, Edremit; Komili Sızma,Ayvalık ve Öz-Em Zeytinyağları, Gömeç de altın madalya ile ödüllendirilmişlerdir. Kendi adıma  bu değerli üreticileride kutluyorum.
Bu tür yarışmalara katılıp değerlendirmelerden geçerek Türk Zeytinyağının dünyada tanıtımını çok önemli olduğunu belirtmek ister ve darısı diğer üretici dostların başına diyorum.
Saygı ve Sevgilerimle,
Osman Menteşe
Üretici-Milas

***

Dear Mr Mentese, We are particularly honored to send you the results of the Evaluation for the olive oil you submitted to the Jury of the International Taste & Quality Institute (iTQi).Attached, you will find a PDF file with the Evaluation Graph. We warmly congratulate you for your achievement. Your company and your team should be particularly proud to market products that are so valued for their superior taste. In a few days, you will receive the information about the marketing tools available and the free access to the label graphic files. * * * * We have the great pleasure to invite you to the Superior Taste Award Ceremony that will be held on Thursday May 31, 2012 from 6 pm to 9 pm at the Cercle Royal Gaulois, 5 rue de la Loi, 1000 Brussels (see attachment). May we kindly ask you to confirm your presence via email at ceremony@itqi.com. If you require accommodation, we have obtained a special rate at the Radisson Blu Royal Hotel Brussels (5 stars), 47 Rue du Fossé aux Loups, 1000 Brussels. You can book your accommodation online by clicking Radisson Blu Royal Hotel Brussels. Enter your dates and click on 'More search options'. Then put the promotional code ITQI12  in order to benefit from our negotiated rates. After Sunday 15th of May 2012, the hotel cannot guarantee either room availability or prices. For any questions regarding your reservation please contact Mister Charles Moussoux, Meetings & Events Sales Supervisor at the Radisson Blu Royal hotel, Charles.Moussoux@RadissonBLU.com, Tel: +32 2 227 30 30. Do not hesitate to contact us if you need any assistance in your travel arrangements.   In case you are unable to attend the Ceremony, the Certificate(s) and medal will be sent in early June by post. Tasteful regards, Christian De BauwManaging Partner International Taste & Quality Institute - iTQiConsumer Food & Drink tested by a jury of Chefs & SommeliersTel: + 32(0)2 372 34 22www.itqi.com