8 Aralık 2012 Cumartesi

ACILI ZEYTİN AĞACI / Mehmet Yaşın


Kimse söylemeden anladım
dedemdir zeytin ağacı.
Kolları buruşmuş sert derilerle kaplı
aydınlık yüzü, kara bakışlı.
Beni tanır uzaktan görse bile
dallarını sallayıp hışır hışır konuşur.
Dedem dikmiş onu ölmeden –
öyle güçlü gövdesi, öyle güzel kokusu
yapra’cığından eksilmez gülücüğü
kimse söylemeden anladım dedem olduğunu.

Bana tütsü yakar gümüş yapraklarıyla
sevgili dedem Acılı Zeytin Ağacı.


(Mehmet Yaşın, Pathos,
Adam Yay., İstanbul, Birinci Basım: Mart 1986, s. 36)

3 Aralık 2012 Pazartesi

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞIMIZI KİMLERE EMANET EDELİM?

Ülkemizde, 400 bin ailenin, yaklaşık 2 milyon kişinin geçim kaynağı olan, özellikle Ege bölgesinin en önemli ürünlerinin başında gelen zeytinciliğimiz can çekişiyor...  İnsan sağlığı açısında adeta bir ilaç olan, kandaki kolesterol miktarını düzenleyen, kalp krizi ve bazı kanser riski türlerini azaltan,  içerdiği A, D, E, K vitaminleri sayesinde hücreleri yenileyen, bu nedenle yaşlanmayı geciktiren, sinir ve sindirim sistemini düzenleyen zeytinyağımız üreticinin elinde şişiyor ve bir türlü değer kazanamıyor. Akdeniz diyetinde zeytin ve zeytinyağı, her gün tüketilmesi gereken önemli bir besin maddesidir.
Zeytin tarımı ilk olarak İ.Ö. 6000’de Suriye’de başlar. Zeytin kültürü doğudan batıya doğru yayılır. Rahiplerin kutsanmasında ve tapınaklardaki lambaların yakılmasında kullanılır. Hamurabi(İÖ 780) ve Solon(İÖ 620) kanunlarıyla, zeytin ağacına zarar verenler ölüm cezasıyla cezalandırılır. İtalya Kralı 1. Umberto(İS 1870) zeytin ağaçlarının kesilmesini yasaklar. Zeytinyağı antik dönemin olimpiyatlarında ödül olarak verilmiş, zeytin dalı barışın simgesi olmuştur…
Türkiye tarımsal ürünler bakımından kendi kendine yeten bir ülkeydi. İhtiyaç fazlasını ihraç ediyordu. Fakat son yıllarda ülke tarımı açısından her şey kötü gitmeye başladı. Getirilen kotalarla, kendi ülkemizde kendi ekeceğimize karar veremez olduk. Önce tütün gitti, sonra pamuk. Sonra hububat ve şeker pancarı. Şimdi ise Türk köylüsünün tek dikili ağacı olan zeytine sıra geldi. Zeytinyağı para etmeyince, hasat maliyetleri zeytinyağı fiyatlarının önünde gidince; köylü tane zeytini ağacın başında bırakmaya başladı. Türk köylüsünün, Anadolu’nun Batı ve Güney yakasının bu harika ürünü, şimdi kuşlara yem olarak, ağaç başında kendi kaderine terk edilir oldu…
Türkiye, zeytin ağacı sayısı bakımından İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan sonra 4. sırada. Zeytin ülkesinde zeytinyağı tüketme alışkanlığımız yok. Yunanistan’da kişi başına tüketim 21 kg, İspanya ve İtalya’da 18 kg iken bu rakam Türkiye’de 2 kg. Yaklaşık 170 milyon zeytin ağacımız, 200 bin ton zeytinyağı üretimimiz var.  Dış piyasada İspanya-İtalya ve Yunanistan hâkim. İhracatımız 15-20 bin ton civarında. Kalan zeytinyağlarının iç piyasada tüketilmesi ve zeytinyağı fiyatlarının yükselebilmesi için iç tüketimin arttırılması gerekiyor. Sofralık zeytine 20 kuruş, zeytinyağına ise 1 liralık pirim verilmesi; zeytincilikle ilgili kuruluşların isteği ve önerisi.
KAÇAK ZEYTİNYAĞI
Türk zeytin ve zeytinyağcısı, bu sorunlarla uğraşırken, şimdi de Hatay’dan Suriye Zeytinyağı Türkiye’ye girmeye başladı. Bu kaçak zeytinyağları, iç piyasada düşük fiyatlı olan zeytinyağların fiyatının daha da düşmesine, Türk köylüsünün zeytin üretimi ve hasatından soğumasına neden oluyor.
Hükümetler, kapitalist sistemin buyrukları doğrultusunda hareket etmek yerine; kendi çiftçisinin ve üreticisinin çıkarlarını koruma doğrultusunda çaba göstermelidirler. Dış politikada, özellikle Suriye ve Filistin konusunda meydan okuyucu bir tavır içinde olan ülke yönetimi;  Türk üreticisinin çıkarlarını savunma, onları koruma konusunda aynı duyarlılığa sahip olamamaktadır.  Kendi çiftçisini, kendi köylüsünü, kendi halkını geçim sıkıntıları ile boğuşturan, iç sorunlarını çözemeyen bir iktidarın, dış politikada başkalarının kurtarıcılığına soyunmasının ne kadar anlamı olabilir ki? Hükümet, zeytinyağında iç tüketimin arttırılması için yazılı ve görsel medya aracılığıyla kamuoyu oluşturma konusunda neden bir çabanın içinde değildir, zeytinciye Avrupa ülkelerindeki gibi teşvikler neden verilmez? Ülke yönetiminden sorumlu olanlar; tanrıların kutsadığı, kutsal kitaplarda yeri olan, insan sağlığı açısından önemi yadsınamayan ve geçim kaynağı olarak binlerce insanı ilgilendiren bu ürüne sahip çıkmıyorlarsa; biz zeytin ve zeytinyağımızı kimlere emanet edelim?
Nevzat Çağlar Tüfekçi
(karyatv@gmail.com)