9 Kasım 2011 Çarşamba

ZEYTİNCİ HURŞİT 1.

ÇOCUK
çocukluğundan beri  Hüsmen
oynamak için akranlarıyla kırlarda
tozlu yollardan, ormanlardan
sekerek çıplak ayaklarıyla
kar suları akan derelerden
gidip gelirdi masallardaki köyüne

ormanlar azalınca dağlarda
çıkarıldılar orman köylüsü kapsamından
ne işleyecek tarlaları,
ne de kesilecek ağaçları vardı
kalıverdiler çırılçıplak
keçileriyle  ortalıkta

çevredeki zeytinliklerde
“zeytin işçisi” oldular çoluk çocuk
amansız bir savaştı yoksullukta yaşamak
kız çocukları analarının,
oğlanlarsa  babalarının ardında
bir an önce bitirtip ilkokulu
günlük bütçelerini denkleştirmek için
katıvermekti mevsimlik işçilere

köylük kesimde ilk çocukluk dönemleri
- işe gidemeyecek kadar yaşlı insan yoksa evde-
bakmakla yükümlüdür küçük kardeşlerini  çocuklar
 - işteyken anaları babaları –

T. Ayhan ÇIKIN

ZEYTİNCİ HURŞİT- ŞİİRLER-

ÖNDEYİŞ
Zeytinci Hurşit, birebir yaşanmış bir kimliktir. Değerli dostum Hüsmen Solmaz’ın o muhteşem öyküsünü şiir dilini aktarmaya çalıştım. Bir kusur varsa benimdir. Amacım, “Zeytinci Hurşit” üzerinden tarımda çalışanların sorunlarını gündeme taşımaktır. Bu şiirler 2005 yılında yazılmıştır. Daha tamamlanmış değildir. Kitap haline getirmeden dostların görüşlerini almak ve bazı yöreleri gezerek (Milas,Ayvalık,Burhaniye,vb..) zeytinci dostlarla görüşüp, elde edeceğim bilgi-bulguları şiirlere yansıtmayı planlıyorum. Düşüncelerini, eleştirilerini bana iletmek isteyenlere teşekkürlerimi şimdiden sunarım.
İletişim adresi :
T. Ayhan ÇIKIN
Tel :  : 0232.375 11 12;  0232.759 03 30 ; GSM : 0533.376 99 75

ZEYTİN AĞACI


Çığlık çığğa mayıslarda zeytin çiçekleri
 Yitik adresidir serçelere kül rengi dalları
  Bir Akdeniz sıcaklı
ğında kurulur sofralara
Ana kuca
ğı gibi sarar Ege'de uygarlıkları
                         T. Ayhan ÇIKIN
              Milas,2008

8 Kasım 2011 Salı

ÇAĞRI

          Zeytinyağının, insan sağlığı için önemi konusunda; düşüncesi, paylaşmak istediği bir anı, yaşadığı bir şeyi ve deneyimi olanları, "Zeytinyağı Tutkusu"nda yazmaya davet ediyorum. Yazılarımız bu konuda bir ışık, bir meşale olmalı. Zeytinyağını sevdirelim ve tüketilmesini sağlayalım. Halk arasında, "Güneş giren eve doktor girmez" diye bir özdeyiş vardır; bunu, "Zeytinyağı giren eve doktor girmez" şeklinde çevirebilir miyiz? Bu konuda toplumu aydınlatalım, tüketicilerimizi bilinçlendirelim. Bir zeytin diyarı olan ülkemizde, zeytinyağı tüketimi, kişi başına 1 kg bile değil. Bu konuda, Tunus, Yunanistan, İtalya, İspanya bizden çok çok ilerideler... Sağlıklı beslenme konusunda eksiklerimiz çok... Bu en azından kişi başına zeytinyağı tüketiminden belli...  Zeytinyağı severler için bu site bir "serbest kürsü", bir "düşünce/fikir platformu" olmalıdır.
        Bu site, kolektif katkıların bir ürünü olarak gelişmeli/geliştirilmelidir...
        Site olarak, zeytinyağı tutkusu, sevdası ve aşkıyla ilgili yazılarınızı/katkılarınızı bekliyoruz.

        İletişim: zeytinyagitutkusu@gmail.com

ZEYTİN ÜRETİCİSİ OSMAN MENTEŞE'NİN İSPANYA GEZİSİ İZLENİMLERİ

Milas'ın önemli zeytin ve zeytinyağı üreticisi, Milas zeytinyağlarını dünyaya tanıtan kişi olan Osman Menteşe’nin zeytincilikle ilgili olarak, İspanya’ya yaptığı inceleme gezisisin izlenimlerini, yararlı ve öğretici bulduğumdan sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yazısıyla onu "zeytinyagitutkusu.blogspot.com"da konuk etmek istiyorum. İşte sayın Menteşe'nin yazısı…
 * * *
5-8 Mayıs 2011 tarihleri arasında, İspanya’da düzenli olarak yapılan Expolive zeytincilik fuarına, ülkemizden bir grup zeytinci ile birlikte katıldım. Fuara gelmeden önce ve sonra, İspanya’nın önemli zeytin yetiştiriciliği bölgeleri olan Andalucia ve Endülüs bölgelerini görme imkânımız oldu. Bu bölgeler İspanya’nın güneyinde Akdeniz sahili ve kuzeyinde Sierra dağlarının eteklerine kadar dayanan bölgeler.  Kilometreler boyunca, gözün alabildiği her yer zeytin ağaçları ile kaplı. İnanması güç ama yol güzergâhı yüzlerce kilometre ve her taraf zeytinlik, zeytinlik, zeytinlik... Dağ eteği, tepe, bayır, ova her taraf zeytinliklerle kaplı ve üstelik bu zeytinliklerin hepsi bakımlı,  budanmış, ağaç altlarının bakımı yapılmış, canlılık fışkıran ağaçlar.

İspanyanın zeytin ağacı varlığı, dünyada birinci.  Ülkedeki kurumların çoğu zeytin için politika ve çözüm üretiyor. Üniversiteler de araştırma kürsüleri, uygulama bahçeleri, çiftçiyi eğitmede, özel sektör ve kamunun katkısı ön plana çıkıyor. Turistleri zeytinlikleri dolaştırmak, turizm sektörünün uğraşıları arasında. Doğal olarak bakımlı ve verimli ağaçlara sahip bir ülkenin doğal kaynaklarını yabancı gezginlere göstermek, onlara zeytin ve zeytinyağını tanıtmak, başta gelen uğraşıları arasında oluyor.

Gezme fırsatını bulduğumuz iki zeytinyağı fabrikası çok şaşırtıcı idi.  Toplanmış zeytinler, fabrikalara, bekletilmeden, en kısa zamanda büyük kamyonların kasalarına doldurulmuş olarak geliyor. Gelen zeytinden numune alınıp yağ oranı ve asit/peroksit değerleri belirlendikten sonra üreticiye belge veriliyor. Üretici bu belgesinde, alacağı yağ miktarını ve kimyasal değerlerini açıkça görüyor. İsterse bedelini, geçerli olan fiyattan tahsil ediyor, isterse o belgeyi başka mali işlemleri için kullanabiliyor.

Ön incelemeden çıkan zeytinler tartılıyor, boylarına göre ayrılıyor, uygun boyda olanlar salamura için, diğerleri sıkım için ayrılıyor, yıkanıyorlar ve kırıcılara gidiyorlar, oradan da her biri 150 tonluk dekantörlere yollanıyor. Bütün zeytinyağı fabrikaları, 2 fazlı çalışıyor. Çıkan zeytinyağı, her zaman üstün sızma kalitesinde. İki fazda çalışan fabrikadan çıkan prina ikincil sıkım tesisine yollanıyor. Buradan da bir miktar yağ elde ediliyor. Geriye kalan kuru prina yakıt olarak ya da gübre olarak değerlendiriliyor. İkincil sıkım tesislerinden çıkan “kara su”, büyük havuzlarda toplanıp buharlaştırılıyor, kalan tortu gübre olarak değerlendiriliyor.

İspanya’da yaygın bir kooperatifçilik sistemi var. Üreticiler, kooperatif üyesi olmaktan fazlası ile memnunlar. İspanya’da, yukarıda belirttiğim gibi zeytin alanları çok geniş. Mülkiyet buna göre çok büyük ölçekte. Konuşma fırsatını bulduğumuz bir hanım zeytin üreticisi, zeytin ağacı varlığını 375.000( Üçyüzyetmişbeşbin) yetişmiş ağaç olarak belirtti. Daha büyük ağaç varlığına sahip üreticilerin de bulunduğunu öğrendik. Ağaç varlığı böylesine büyük bir ülkede; yetiştirme, bakım ve hasat maliyetlerini en aşağı çekmek için makineleşmeye gitmek kaçınılmaz olmuş. Fidan dikimi,  çeşitli araçlarla toprak işleme ve hasat, tamamen makine ile yapılıyor. Bu işler için her türlü makine geliştirilmiş ve başarı ile uyguluyorlar.

Expolive 2011 fuarının düzenlenildiği Jean kasabası, bir zeytincilik şehri. Burada bir üniversite var ve ağırlıklı eğitim, zeytincilik üzerine. Fuar alanı aşağı yukarı İzmir fuar alanındaki kapalı alanların toplamı kadar; ancak bir çatı altında toplanılmış. Ayrıca geniş açık alan var ve bir de zeytinyağı tadımlarının yapıldığı başka kapalı bir alan. Kapalı alanda zeytinyağı fabrikalarının son model ve büyük tonajda zeytin işleyen makineler;  her türlü zeytin hasat makineleri, dal sarsıcılar, gövde sarsıcılar, dallar arasında dolaşarak zeytin toplayan modeller,  traktöre takılanlar, kendinden motorlu olanlar, pnömötik sistemle çalışanlar, elektrikle şarj edilenler…  İspanya zeytinliklerinde, hasat makineleri, tam olarak değerlendirilip, etkin olarak kullanılıyor.

Zeytincilikte maliyetleri aşağı çekmek için her türlü önlemi araştıran İspanya’nın zeytincilikle ilgili kuruluşları, zeytin fidanlarında da yeni bir uygulama başlatarak, sık dikim, bodur boy ile yüksek miktarda ürün elde ediyorlar.  Özellikle Arbaquina ve Piquala çeşitler 1,5 m ara ile dikiliyor ve boy uzunlukları 2 m’yi aşmıyor. Özel bir makine ile budanıyor ve damlama sulama sistemi ile gübrelenip, sulanıyor. Bu tür ağaçlar için geliştirilmiş hasat makinesi ile toplanıp, hemen sıkma fabrikalarına yollanıp, en üstün kalitede gerçek sızma zeytinyağı elde ediliyor.

Bodur ve sık aralıkla dikilmiş zeytin ağaçlarından zeytinleri toplayan hasat makinesi, özel olarak geliştirilmiş. Ters U harfi şeklinde. U harfinin ters şeklinde içinden ağaçlar geçiyor, makine yürüdükçe, zeytinler toplanıp deposuna aktarılıyor. Toplanan zeytinler kamyon kasaların aktarılıp, sıkma fabrikalarına yollanıyor. Fuarda gördüğümüz hasat makinelerini yanı sıra gelişmiş toprak işleme makineleri, taş toplama, taş kırma ve toprak ıslah makineleri de, ilgimizi çeken makine cinsleri idi.

İSPANYA ZEYTİN TARIMI VERİLERİ:

1 Kg zeytinyağının maliyeti 1,35 euro
1999’da dikim aralıkları 7 x 1,35 veya 7 x 3
2002’de dikim aralıkları 6,5 x 1,5 veya 3,75 x 1,35 (Aralık farkları, sulama yapılan ve sulama yapılmayan arazilere göre değişim göstermektedir)
500.000 zeytin çiftçisi
2.359.480 Hektar zeytin ağacı alanı
264.000.000 zeytin ağacı
32.000.000 Euro yıllık ücret
1.736 Zeytinyağı fabrikası
1,2 milyon ton zeytinyağı üretimi
1.518 paketleme tesisi
29 gen kaynağı belli çeşit
İspanya GSYİH’in ( PIB) % 3’ü

İspanya’yı yukarıda anlattıklarım çerçevesinde, biz örnek alabilir miyiz? Sanırım çok zor. Ülkemizde yapılan zeytin tarımı ve yağ elde etme metodunu göz önüne alırsak, aramızdaki fark siyah ile beyaz kadar farklı. İspanya gibi dünya zeytinciliğinin bir numaralı ülkesini gidip görmek, ulaştıkları seviyeyi anlamaya çalışmak ve bundan bir ders çıkartmaya çalışmak acısından gezi benim için yararlı oldu. Ülkemiz zeytinciliği içinse benim savunduğum görüşe göre; önce kaliteli zeytinyağı üretme becerisini göstermemiz gerekiyor. Bunun için her aşamada zeytin yetiştiricisinden, zeytinyağı üreticisine, bunları kontrol eden kamu kuruluşlarına kadar her kademede herkes kaliteli zeytinyağı üretme bilincine ve becerisine sahip olmalıdır.  Ürettiğimiz kaliteli, yenilenebilir özellikte zeytinyağlarımızın da iç piyasada tüketilmesinin başarısını yakalamamız gerekir...
(Kaynak: www.milasbilgi.com)

6 Kasım 2011 Pazar

ALZHEİMER HASTALIĞININ TEDAVİSİNDE HİNDİSTANCEVİZİ YAĞI MI YOKSA ZEYTİNYAĞI MI KULLANILMALIDIR?

       Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, 6 Kasım 2011 tarihli Hürriyet Pazar Gazetesinde editörlüğünü yaptığı “Yaşasın Hayat” sayfasında bu konuyu işliyor ve Kognitif Nöroloji ve Demans Kliniği’nin kurucularından Nörolog Gülüstü Kaptanoğlu’nun önerisine yer veriyor. Müftüolu’na göre Dr. Kaptanoğlu, bu konuda çok özel eğitimler almış, uzmanlaşmış bir isim.
Prof. Dr. Müftüoğlu, uzman doktorun görüşüne başvurmasının nedenini şöyle açıklıyor: “Serdar Turgut, geçen pazar günü köşe yazısında, ‘Alzheimer hastalığının tedavisi için mucize bir öneri’ getirerek hastalığın belirtilerini hafifletmek ya da korunmak isteyenlere ‘hindistancevizi yağından faydalanmayı’ tavsiye etti. Üzülerek belirteyim ki bellek kaybı ve Alzheimer hastalığı alanında nörologlar bu önerinin güvenilir bir bilimsel desteğinin olmadığını düşünüyor.”
İşte Dr. Gülüstü Kaptanoğlu’nun bu konudaki değerlendirmesi ve hindistancevizi yerine zeytinyağı önerisi: “Hindistancevizi yağını hastalar alsa ne olur? Mesela en basit yan etkisi olan diyare(ishal) yaşlı hastalar için ciddi sorun anlamına gelebilir. Önemli bir yan etki olmasaydı bile bu zor hastalıkla yaşama tutunan hastalarımız da, bir gün Alzheimer hastalığına yakalanmaktan korkanlar da, yeterli bilimsel kanıt olmadan boş umutlara sevk edil(e)meyecek kadar değerli.
Hastalarımızı ve yakınlarını olmayan mucizelerden değil, umudumuzu koruyarak bugün bilebildiğimiz bilimsel doğrulardan haberdar etmekle yükümlüyüz. Elbette ki umut veren bitkisel tedavilerin peşine düşüp, doğru araştırma yöntemleri ile sorgulamak da önemli bir sorumluluğumuz. Damak tadımıza pek uymayan hindistancevizi yağını, yeterli bilimsel kanıt olmadan her gün zoraki tüketmek yerine, yararı için daha çok bilimsel kanıt olan ve genetik iklimimize daha çok uyan zeytinyağını, fındığı, cevizi ve balıklarımızı yemek; sağlıklı kalmanın daha lezzetli bir yolu olabilir.” (www.osmanmuftuoglu.net)

HERGÜN BİR KAŞIK ZEYTİNYAĞI

Son çeyrek yüzyıldır Akdeniz beslenme rejimi olarak beslenme
literatüründe yer alan rejimin temel maddesi zeytinyağıdır. Akdeniz
beslenme rejimi, Akdeniz havzasında yer alan  ülkelerde, özellikle
Yunanistan, Girit, Güney İtalya ve Türkiye'nin Batı bölgesinde yaygın
bir beslenme tarzıdır.
Akdeniz beslenme rejimi, çok sayıda tıbbi incelemenin de konusu
olmuştur. Akdeniz beslenme rejiminin, insanları kalp-damar
hastalıklarından koruduğu, bu sistemle beslenen insanların kalp-damar
hastalıklarından ölüm oranlarının düşük olduğu doğrulanmıştır.
Akdeniz beslenme rejiminin başlıca öğeleri sebzeler, meyveler,
tahıllar-baklagiller, başlıcası ceviz olmak üzere, kabuklu kuru
meyveler olmakla beraber,  bu rejimde yer alan en temel madde zeytin
ve  zeytinyağıdır. Bu rejimde et ve süt ürünleri tüketimi, diğer
rejimlere göre azdır.
"Uzun yaşamın" simgesi, ya da "ölmez ağaç" ta denilen zeytin, özellikle

İspanya'da, İtalya'da, Yunanistan'da, Portekiz'de, Türkiye'nin Batı
bölgesinde, bir kısım halkın, vazgeçilmez günlük gıda maddesidir.
Vitamin A,E, linoleik asit (kolestrolü düşürür), alfa linoleik asit
(omega 3 asitlerinin major yağ asididir; trigliserid düzeyini
düşürür) gibi  içeriğindeki zengin  ve etkili maddelerle insan
zekâsını yaşlanmaktan, insan vücudunu toksik, immünolojik ve virütik
saldırılardan korur.


                                           ***

11 yıl önce kalp nakli ameliyatı geçiren T. Ayhan ÇIKIN,7 Aralık 2003
tarihli Milliyet Ege’de ve bir benzeri 9 Ekim 2011'de TGRT'de
yayınlanan iki röportajında şunları söylemektedir:

-       Hocam, sizi eski günlere götürdük, hüzünlendirdik biraz. Yemeklerle
aranız nasıl? Yemek yapmayı sever misiniz?
-       50 kiloya düştüğüm dönem, evden de pek çıkamıyordum. Toparlanmak
amacıyla, derken yemek yapmaya bayağı merak sarmıştım. Çok
yiyemiyordum ama yapıyordum.
-       Beslenmenizle ilgili dikkat ettikleriniz? Yaptığınız özel bir diyet var mı?
-       Ameliyattan sonra kardiyolojideki diyetisyen arkadaş bana bir diyet
vermişti. Onu uygulamaya çalışıyorum. İyi uyguladığım dönemde 95
kilodan 75 kiloya inmiştim. Tedavi gereği kortizon kullanıyordum.
Kortizon yüzünden iştahımı kontrol etmekte bayağı zorlanıyordum. 7 ay
önce bıraktım. Çocukluğumdan beri her gün mutlaka yoğurt yerim. Balığı
sık tüketmeğe çalışıyorum ancak, kırmızı ete düşkünlüğüm var. Doğal
olduğunu düşündüğüm oğlak etini tercih ediyorum. Ayrıca yemeklerde ve
sabah kahvaltıda kendi ürettiğim zeytinyağını kullanıyorum.
Kahvaltılarda ilave olarak bir kaşık sızma zeytinyağı içerim. Haftada
1 gün bir duble rakım var. Arada onu kaçırdığım oluyor. Günde bir Türk
kahvesi, 2-3 bardak çay içerim. Tatlıyı severim, ama tatlı yerine
genellikle 1-2 ceviz ve inciri tercih ediyorum. Bayramlarda konuklara
bile şeker yerine ceviz, incir ikram etmeye çalışıyorum.

       Kaynak: Güneş Aynacı, İkinci Hayatın Tadı Bir Başka, Milliyet Ege, 7 Aralık 2003, İzmir